
Benzer Yazılar

Bayram sofrası sağlığınızı bozmasın! Eti böyle tüketin: ‘Yağa yağ eklemeyin’
Byadmin
‘Tatlıylaetaynı öğünde yenmemeli’
KurbanBayramı’nın yaklaşmasıyla birlikte uzmanlar, sıcak yaz günlerinde artanettüketiminin sindirim ve kalp sağlığı üzerindeki olumsuzetkilerine karşı vatandaşları uyarıyor. Uzman Diyetisyen Elif Melek Avcı Dursun, bayram süresince yapılan beslenme hatalarının ciddi sağlık sorunlarına yol açabileceğini belirterek, “Yeni kesilenethemen tüketilmemeli, tatlı ileetaynı öğünde yenmemeli,ethijyenik koşullarda saklanmalı” dedi.
“Yeni kesilenettüketilmeden dinlendirilmeli”
Dursun, bayram sabahı kesilenetlerin hemen tüketilmesinin sindirim sistemini zorlayabileceğine dikkat çekti. “Yeni kesilen hayvanlarda oluşan kas sertliği,etin hem pişmesini hem de sindirilmesini zorlaştırır.Etin en az 12–24 saat dinlendirilmesi gerekir. Böylece hem daha lezzetli olur hem de mideyi yormaz” dedi. Etin parçalanıp tek pişirimlik porsiyonlara bölünerek saklanması gerektiğini vurgulayan Dursun, buzdolabında 3 gün, derin dondurucuda ise 6 aya kadar muhafaza edilebileceğini belirtti.
“Kavurmaya yağ eklemeyin, mangalda kömürleşmeye dikkat”
Bayramın geleneksel lezzetlerinden kavurma konusunda da uyarıda bulunan Uzman Diyetisyen Dursun,etin zaten yeterli miktarda yağ içerdiğini belirtti. “Kavurma yaparken dışarıdan ekstra yağ eklenmemeli.Etin kendi yağı yeterlidir. En sağlıklı pişirme yöntemleri haşlama, ızgara ve fırınlamadır.” Mangaldaetpişirirken kömürleşmenin kansere yol açabileceğini hatırlatan Dursun, “Etile ateş arasında 15 cm mesafe olmalı. Aksi halde zararlı kimyasal bileşikler oluşabilir” diye konuştu.
“Etin yanında şerbetli tatlıdan kaçının”
Etin hemen ardından tatlı tüketilmesinin sindirim problemlerine yol açabileceğini belirten Dursun, özellikle ağır şerbetli tatlıların riskli olduğunu söyledi. “Yağlıetyemeğinden hemen sonra tatlı tüketmek hazımsızlık, reflü ve kan şekeri dalgalanmalarına neden olabilir. Tatlı tüketimi için en az 2 saat beklenmeli ve tercihen sütlü tatlılar, meyve ya da şekersiz komposto tercih edilmelidir.”
“Sıcak havalardaetdaha hızlı bozulur”
Bayramın sıcak yaz aylarına denk gelmesi nedeniyleetin saklama koşullarının daha da önemli hale geldiğini belirten Dursun, “Etler güneş altında uzun süre bekletilmemeli, serin ve hava akımı olan bir ortamda dinlendirilmeli, ardından hemen soğuk zincire alınmalıdır. Rengi bozulan ya da kokusu değişenetler kesinlikle tüketilmemelidir” dedi. Çiğetle temas eden bıçak, kesme tahtası gibi mutfak gereçlerinin mutlaka yıkanması gerektiğini vurgulayan Dursun, çapraz bulaşmanın ciddi sağlık risklerine yol açabileceğini söyledi.
“Bol su için, hareketi ihmaletmeyin”
Bayram boyunca bol su içilmesi ve fiziksel aktivitenin sürdürülmesi gerektiğini belirten Dursun, “Günde en az 2–2.5 litre su içilmeli. Yemek sonrası yapılan kısa yürüyüşler sindirimi destekler ve bayram boyunca oluşabilecek şişkinlik, hazımsızlık gibi şikayetleri azaltır” ifadelerini kullandı.
Bilinçli beslenme ile sağlıklı bayram mümkün
Uzman Diyetisyen Elif Melek Avcı Dursun, bayramın keyifle ve sağlıkla geçirilmesi için vatandaşları bilinçli davranmaya çağırdı.Etin doğru şekilde tüketilmesi, hijyen kurallarına uyulması ve porsiyon kontrolü sayesinde bayramın sindirim sorunlarıyla değil, sevdikleriyle paylaşılan güzel anlarla hatırlanacağını söyledi.

Yıllarca İzmir’i zehirlediler
Byadmin

Başta asbest olmak üzere zehirli madde içeren gemilerin sökümüyle gündeme gelen Aliağa Gemi Söküm Tesisi’ndeki kriz kentin yıllarca zehirlendiğini ortaya çıkardı. Kimya Mühendisi Ertuğrul Barka, şirketlerin ucuz ve ilkel yöntemlerle gemi sökümü yaptığını aktararak, “Bunların bunu bertaraf edecek tesisleri yok. Bu kadar başıboş bir sektör olamaz. 15 bin ton belediyenin bildiği” dedi.

Elma sirkesi mucizesi! Küvete 1 bardak dökün, mantar derdine veda edin
Byadmin
Daha önce hiç elma sirkesi banyosu yapmadıysanız, üzülmeyin çok geç değil. Elma sirkesi uzun zamandır sağlıklı yaşam için kullanılan popüler bir ürün olarak kullanılır. Elma sirkesi banyosu yapmanın saç ve cilt için faydası saymakla bitmez. Uzmanlar elma sirkesi banyosu hakkında bilinmesi gereken her şeyi tek tek sıraladı. İşte elma sirkesi ile duş almanın faydaları!

Ağrıyla başlıyor, krampla devam ediyor! Varis akciğerde pıhtıya neden oluyor
Byadmin
Varisin kadınlarda daha sık olmak üzere her 5 kişiden 1’inde görüldüğünü söyleyen Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Eyüp Murat Ökten, erken teşhis edildiğinde günümüz tıp teknolojisiyle varisin tedavi edilebilir bir hastalık olduğuna işaret ederek, “Hastalığın erken dönemlerinde ağrıyla birlikte bacak damarlarında belirginleşme ve hafif şişlik oluşur. Doktora bu dönemde başvurulması, varis hastalığının operasyona gerek kalmadan modern tıp yöntemleriyle etkili bir şekilde tedavi edilmesini sağlar” diyor.
Her 5 kişiden 1’inin sorunu!
Ülkemizde görülme oranı yüzde 20 olan, bir başka deyişle her 5 kişiden 1’ini etkileyen varise, son yıllarda, özellikle pandemi dönemiyle birlikte hareketsizliğin artması nedeniyle daha sık rastlanıyor. Hamilelik, doğum ve doğum kontrol ilaçlarıyla ortaya çıkan hormonal değişimler ile genetik yatkınlık gibi etkenlerle varisin kadınlarda görülme sıklığı erkeklerden yüzde 15 oranında daha fazla olarak kayıtlara geçiyor. Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Eyüp Murat Ökten,varis oluşumunu kolaylaştıran risk etkenlerini şöyle sıralıyor:“Yaş, genetik faktör, hamilelik, obezite, hareketsizlik veya uzun süre ayakta kalmak damarlarda varis oluşumunu tetikler. Varis, özellikle uzun saatler oturarak veya ayakta çalışma zorunluluğu olanlarda; örneğin öğretmenler, bankacılar, garsonlar, doktorlar ve uçuş personelinde yaygın olarak gözlemlenir.”
Ağrıyla başlıyor, krampla devam ediyor
Varis hastalığı, bacaklardaki toplardamarlarda genişleme ve kirli kan akışında bozulma sonucunda damarların belirgin ve kıvrımlı bir görünüm almasıyla ortaya çıkıyor. Varis ilk yıllarda çoğunlukla görüntü rahatsızlığı verse de büyük damar paketlerinin oluşmasıyla ağrı ve kramplar yaşanıyor. Bu nedenle hastalar genellikle ağrı şikayetiyle doktora başvuruyor. Ağrıya bacak damarlarında daha önce görülmeyen mavi veya morumsu şişlikler, ödem oluşumu, damar çevresinde kaşıntı, ayaklarda yanma, merdiven çıkarken zorlanma ve özellikle geceleri artan bacak krampları eşlik ediyor. Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Eyüp Murat Ökten, “Bu aşamada bacakları yukarı kaldırmak, soğuk suyla duş almak ve varis çorabı kullanmak ağrıyı hafifletebilir. Daha ileri aşamalarda ise bacaklarda yaralar ve damarlarda ani kanamalar gelişebilir” şeklinde konuşuyor.
Akciğerde pıhtıya yol açabiliyor!
Varis denildiğinde aklımıza ‘estetik bir sorun’ geliyor. Oysa varisin sadece estetik görünümü değiştirmekle sınırlı kalmadığına, tedavi edilmezse ciddi sağlık sorunlarına da neden olabileceğine dikkat çeken Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Eyüp Murat Ökten, “Varis ciddi bir iş gücü kaybına yol açabilir. İleri aşamalarda küçük travmalarla bile ciddi kanamalar oluşabilir. Hastaların yaşam kalitelerini bozan ve bazı klinik durumlarda özelikle akciğer atardamarına pıhtı kaçmasına neden olabilen bir hastalıktır” sözleriyle uyarıda bulunuyor.
Hastaya uygun tedavi planı oluşturuluyor
Yaşam tarzı değişiklikleri varis semptomlarını hafifletse de kalıcı tedavi için mutlaka uzmana başvurmak gerekiyor. Hekime başvuran hastalara yapılan muayene ve tetkiklerle tanı konuluyor, hastalığın evresi belirleniyor. Damarların iç yapıları, kanın akış yönü ve hızı, damar duvarlarının durumu ve olası pıhtılaşmalar için doppler ultrason incelemesine başvuruluyor. Böylece kılcal varis gibi ilk evrelerden ileri evrelere kadar farklı seviyeler için hastaya en uygun tedavi planı oluşturuluyor.
Erken teşhis ciddi sorunların oluşmasını önlüyor
Tedavide öncelikle hastanın yaşam kalitesini arttırıp hastalığın ilerlemesinin önüne geçmek ve gelişebilecek olan komplikasyonları önlemek hedefleniyor. İyileşmeyen yaralar ve emboli (vücutta dolaşan bir kan pıhtısının damar tıkanıklığına neden olarak organın ya da dokunun kan akışını önlemesi) gibi ciddi klinik durumların ortaya çıkmaması için erken tanının önemini vurgulayan Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Eyüp Murat Ökten,şunları dile getiriyor: “Varisten tamamen kurtulmanın mümkün olmadığına yönelik yanlış bir fikir olsa da erken teşhis ve doğru yöntemlerle günümüzde bu hastalık tedavi edilebilir. Medikal tedavide ilaçlar ve varis çorapları kullanılır. Cerrahi tedavide ise damarların yakılarak çıkarılması, endovenöz termal ablasyon ve skleroterapi gibi prosedürler uygulanır. Tecrübeli merkezlerde gerçekleştirilen tedavi sonrasında varis hastalığının tekrarlama oranı da yüzde 1’den daha azdır.”
Tedavi sonrasında hayat tarzı değişimi şart!
Tedavi sonrası dönemde ise hastaların kontrollerini ihmal etmemeleri, sağlıklı beslenmeleri ve hayat tarzlarını değiştirmeleri gerekiyor. Prof. Dr. Eyüp Murat Ökten, “Örneğin, sürekli oturarak çalışan bir kişinin sık molalar vererek ayağa kalkma süresini arttırması bile fayda sağlar. Hastalara, sporu hayatlarının bir parçası halinegetirmeleritavsiye edilir” diyor.

Aspergillus mantarı neden olur? Aspergillus mantarından nasıl korunulur?
Byadmin
Betül Topaklı / Milliyet.com.tr –Her şey Çin’in güneybatısındaki Çongçing kentinde yaşayan bir adamın her gece öksürük krizi geçirmesiyle başladı. Yaşadığı bu olay üzerine hastaneye kaldırılan adama, doktorlar hemen müdahale etti. Yapılan bronkoskopi işlemi sonucunda, orta yaşlı adamın sağ akciğerinde ciddi bir enfeksiyon olduğu görüldü. Ancak bu normal bir enfeksiyon değildi. Adamın, nemli yerlerde gelişen bir küf türü olan Aspergillus’un neden olduğu bir tür akciğer rahatsızlığı olan Aspergilloz hastalığına yakalandığı ortaya çıktı. Doktorlar, hemen adamın bu hastalığa nasıl yakalandığını araştırmaya başladı. Hastayla yaptıkları konuşma sonrasında ise büyük bir şok yaşadılar. Çünkü adamın bu mantara yakalanma nedeni, çoraplarıydı. İşten geldikten sonra kirli çoraplarını koklayan adamın çoraplarını test eden doktorlar, çorapların hastayı enfekte eden küfle aynı türe sahip olduğunu tespit etti.
KİRLİYE ATMADAN ÖNCE KOKLUYORDU
Konuyla ilgili açıklama yapan hastane yetkilileri, “Gün boyu ofiste çalışan hastamızın işten geldikten sonra çoraplarını kirli sepetine atmadan önce kokladığını ve bu durumu bir alışkanlık haline getirdiğini tespit ettik. Uzun süre ayakkabı giymek, mantar üremesinin kolaylaştığı, kapalı, nemli ve sıcak bir ortam oluşturur. Çoraplar da mantar için mükemmel bir üreme alanıdır. Mantar dolu çoraplar kokladığında, mantarlar ağız ve burun yoluyla alt solunum yollarına girebiliyor. Vücudun bağışıklık fonksiyonu düşükse de mantar zatürresi gibi hastalıklara yol açabilir” dedi.
‘ÇORAPLARIMIN KOKUSUNA BAĞIMLIYIM’
Ancak söz konusu bu durum Çin’de yaşanan ilk vaka değildi. 2018 yılında ülkenin güneydoğusundaki Zhangzhou kentinde yaşayan 37 yaşındaki bir adam da öksürük ve göğüs ağrısı şikayetiyle hastaneye kaldırıldı. Hasta, sağlık görevlileriyle yaptığı görüşmede, ‘giydiği çorapların kokusuna bağımlı hale geldiğini’ söyledi. Onun da ayakkabılarında gelişen sporlardan kaynaklanan mantar akciğerinde enfeksiyona yol açmıştı.
‘ASPERGİLLUS MANTARI NEMİ VE KİRİ SEVİYOR’
Kirli çorapların, gün boyunca terle ıslanmış, havasız kalmış ve mikroorganizmalara açık hale gelmiş tekstil ürünleri olduğunu söyleyen Podolog Beste Altınordu, “Bu tür ortamlar, mantarların ve bakterilerin kolayca çoğalabileceği koşulları oluşturur. Aspergillusgibi mantar türleri doğada yaygın olarak bulunur ve nemli, kirli yüzeylerde çoğalma eğilimindedir. Bu tür sporların, yoğun şekilde solunması durumunda bazı sağlık sorunlarına yol açabileceği bilinmektedir. Elbette bu durumun klinik boyutları enfeksiyon hastalıkları ve göğüs hastalıkları uzmanlarının alanına girer. Ancak kişisel hijyenin ihmal edilmesiyle zararsız gibi görünen bazı alışkanlıkların, zamanla ciddi sonuçlara yol açabileceğini göstermesi açısından dikkat çekici bir örnektir. Hijyenin yalnızca görünüşle sınırlı olmadığını, günlük yaşamda basit görünen davranışların bile sistemik sağlık üzerinde etkili olabileceğini unutmamak gerekir” dedi.
KLOZET KAPAĞINDAN 10 İLA 20 KAT DAHA KİRLİ
“Hijyen denildiğinde akla ilk gelen yer genellikle klozet kapağıdır. Ancak mikrobiyolojik incelemeler, kişisel tekstil ürünlerinin, özellikle gün boyu giyilen çorapların daha fazla bakteri ve mantar taşıyabileceğini gösteriyor” diyen Podolog Beste Altınordu, “Çoraplar ter, sıcaklık ve deri döküntüleriyle temas ettiği için mikroorganizmalar açısından son derece elverişli bir ortam oluşturur. Özellikle staphylococcustürleri, kötü kokuya neden olan bakteriler ve ayak mantarına yol açan tineatürleri bu alanlarda sıklıkla görülür. Uzun süre yıkanmadan kullanılan çoraplarda bu yük ciddi şekilde artar. Bazı kaynaklar, kirli çorapların mikrop açısından klozet kapağından 10 ila 20 kat daha kirli olabileceğini bildiriyor. Bu da yalnızca kötü koku değil, cilt problemleri ve enfeksiyonlar açısından da risk oluşturuyor” bilgilerini paylaştı.
Çin’in Çongçing kentinde yaşayan adam (sağdaki resimde) şiddetli bir öksürük krizi geçirdikten sonra hastaneye kaldırıldı.
BU MANTARDAN KENDİMİZİ NASIL KORURUZ?
Aspergillus mantarının toprakta, yaprak döküntülerinde, nemli duvarlarda, eski gıda ürünlerinde ve klima filtreleri gibi kapalı alanlarda bulunabildiğini anlatan Podolog Beste Altınordu, “Gözle görülmeyen sporlar havada asılı kalabilir ve fark edilmeden solunabilir. Ancak ayakla ilgili düşünürsek, uzun süre nemli kalan çoraplar ve iyi havalanmayan ayakkabılar da bu tür mantarların gelişimi için uygun bir ortam oluşturabilir. Gündelik hayatta alınabilecek basit önlemlerle bu riskler büyük ölçüde azaltılabilir. Bu yüzden çoraplar her gün değiştirilmeli, ayakkabılar düzenli olarak havalandırılmalı ve iç tabanlarının nemli kalmamasına özen gösterilmeli. Aynı şekilde klima filtresinin düzenli temizliği yapılmalı, evdeki nem dengesi sağlanmalı, tekstil ürünleri kurutulmadan kaldırılmamalı ve beklemiş kuru gıdalara dikkat edilmeli” uyarısında bulundu.
SAĞLIKLI ÇORAP KRİTERİ: PAMUK, BAMBU, GÜMÜŞ İPLİK
Sağlıklı bir çorap seçimi için ilk dikkat edilmesi gereken şeyin çorabın hava geçirgenliği olduğunu söyleyen Podolog Beste Altınordu, “Ayak, gün boyu kapalı kalır ve terler. Bu nedenle teri emen, nefes alabilen kumaşlardan üretilmiş çoraplar tercih edilmeli. Pamuklu, bambu ya da gümüş iplik içeren çoraplar bu açıdan en uygun seçeneklerdir. Gümüş lifli çoraplar, antibakteriyel özellikleri sayesinde koku oluşumunu azaltabilir ve mantar riskine karşı koruyucu olabilir. Sentetik ve naylon içerikli çoraplar ayakta nemi hapseder, bu da mantar ve koku oluşumu gibi istenmeyen sorunlara zemin hazırlar. Ayrıca çorabın ayakta baskı yapmayan, dikişsiz ve sıkı lastik içermeyen yapıda olması da hem dolaşımı destekler hem de sürtünmeye bağlı cilt problemlerini önler. Ayak şekline uygun, esnek ve ayağı sarmayan çoraplar tercih edilmeli. Çok dar çoraplar tırnak yapısını bozabilir, çok bol olanlar ise ayakkabı içinde toplanarak tahrişe neden olabilir. Sağlıklı bir çorap, ayak konforunu artırdığı kadar bazı problemleri oluşmadan önce engellemeye de yardımcı olur” bilgilerini paylaştı.

Çağımızın en yaygın sorunlarından biri! ‘Aşırı düşünmeyle başa çıkmak mümkün’
Byadmin
Son yıllarda zihinsel sağlık konularının giderek daha fazla dikkat çektiğini belirten Uzm. Dr. Zekeriya Bahçe, “Özellikle aşırı düşünme (overthinking), birçoğumuzun yaşamını etkileyen, ancak çoğu zaman göz ardı edilen bir durum haline geldi. Kişilerin, bir durumu ya da olayı gereğinden fazla analiz etmesi, düşüncelerini sürekli zihninde tekrar etmesi, aşırı düşünmenin başlıca belirtilerindendir” açıklamasında bulundu. Aşırı düşünmenin, genellikle kaygı, stres ve depresyon gibi psikolojik rahatsızlıklarla ilişkilendirildiğini söyleyen Uzm. Dr. Bahçe, “Bireyler, geçmişte yaşadıkları olumsuz deneyimler veya geleceğe dair belirsizlikler hakkında fazlaca endişelenebilirler. Bu durum, zihinsel yorgunluğa ve fiziksel rahatsızlıklara yol açabilir. Baş ağrısı, mide bulantıları ve uyku problemleri gibi somatik belirtiler, aşırı düşünmenin bedensel etkilerinden yalnızca birkaçıdır. Kişiler genellikle, çözüm bulmak için düşüncelerinin kontrolünü kaybeder ve daha fazla kaygıya yol açan bir döngüye girerler” şeklinde konuştu.
“Psikolojik bozukluklarla ilişkili olabilir”
Aşırı düşünmenin kökenlerinin genellikle psikolojik bozukluklarla ilişkili olduğunu belirten Uzm. Dr. Bahçe, “Anksiyete, depresyon ve obsesif-kompulsif bozukluklar gibi durumlar, kişinin zihnindeki düşüncelerin kontrolünü zorlaştırabilir. Ayrıca, mükemmeliyetçilik ve kontrol ihtiyacı gibi kişilik özellikleri, aşırı düşünmeye yol açan diğer önemli faktörler arasında yer alır. Genetik ve nörolojik faktörler de, bireyin aşırı düşünmeye yatkın olmasında etkili olabilir” dedi.
“Sosyal ilişkilerde de sorunlara yol açabilir”
Aşırı düşünmenin sadece bireysel sağlığı etkilemekle kalmadığını, aynı zamanda sosyal ilişkilerde de sorunlara yol açabileceğini ifade eden Uzm. Dr. Bahçe, “İnsanlar, sürekli analiz yaparak ve küçük detaylar üzerinde takılarak, ilişkilerinde güvensizlik ve yanlış anlamalar yaşayabilirler. Bu da, sosyal hayatı ve iş yaşamını olumsuz etkileyebilir. Kişinin zihinsel sağlığı bozulduğunda, genel verimliliği de düşer; odaklanma güçlüğü, iş veya okul performansının azalmasına neden olabilir” diye konuştu.
“Aşırı düşünme ile başa çıkma yolları”
Günümüzde, aşırı düşünme ile başa çıkma stratejileri üzerine birçok yöntem geliştirildiğini belirten Uzm. Dr. Bahçe, şu bilgileri paylaştı: “Mindfulness yani farkındalık teknikleri, aşırı düşünme ile mücadelede en etkili araçlardan biri olarak kabul edilmektedir. Kişilerin, anı yaşamalarını ve düşüncelerini yargılamadan gözlemlemelerini sağlayan mindfulness uygulamaları, zihni sakinleştirir ve düşünce döngülerini kontrol altına alır. Derin nefes alma egzersizleri, meditasyon ve yoga gibi uygulamalar da benzer şekilde zihinsel rahatlama sağlayabilir. Bir diğer etkili strateji ise “düşünceyi erteleme” yöntemidir. Bu teknik, belirli bir zaman diliminde endişe ve kaygıların üzerine yoğunlaşmayı ve geri kalan zaman diliminde bu düşüncelerden uzak durmayı hedefler. Ayrıca, bireylerin dikkat dağıtıcı aktivitelerle meşgul olmaları da aşırı düşünmenin önüne geçebilir. Yürüyüş yapmak, yeni hobiler edinmek veya yaratıcı aktivitelerle ilgilenmek, zihnin meşgul olmasını sağlar ve düşünceleri yönlendirmek açısından faydalı olabilir.”
“Profesyonel yardım alınabilir”
Profesyonel yardım almanın da aşırı düşünme ile başa çıkmada önemli bir adım olduğunu belirten Uzm. Dr. Bahçe, “Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) gibi psikoterapi yöntemleri, bireylerin olumsuz düşünce kalıplarını tanıyıp bunları daha sağlıklı düşüncelerle değiştirmelerine yardımcı olabilir. Uzman bir terapistin rehberliğinde uygulanan terapi, bireyin aşırı düşünme durumunu kontrol altına almasına yardımcı olabilir” dedi. Aşırı düşünmenin çağımızın en yaygın psikolojik sorunlarından biri olduğunu ve zihinsel sağlığı ciddi şekilde etkileyebileceğinin altını çizen Uzm. Dr. Bahçe, “Ancak farkındalık, bilişsel terapi ve sosyal destek gibi stratejilerle bu durumla başa çıkmak mümkündür. Aşırı düşünmenin zihinsel ve fiziksel sağlık üzerindeki olumsuz etkilerini azaltmak için bireylerin, profesyonel yardım almayı ve sağlıklı başa çıkma yöntemlerini kullanmayı düşünmeleri önerilir” ifadelerini kullandı.