
Benzer Yazılar

110 yaşındaki Hayriye ninenin uzun yaşam sırrı: En çok yediği 3 besin
Byadmin
Ordu’da yaşayan 110 yaşındaki Hayriye Aybastı, ilerleyen yaşına rağmen kendisine ait bahçede işlerini görebiliyor, örgü örerek boş zamanlarını değerlendiriyor. 110 yaşındaki Hayriye nine düzenli olarak tükettiği besinleri de açıkladı Altınordu ilçesinde yaşayan, hava şartları uygun olduğunda ise Perşembe ilçesine giderek tarla işleriyle uğraşan 3 çocuk ve 6 torun sahibi Hayriye Aybastı, eşi vefat ettikten sonra…

Güneş gözlüğü seçimine dikkat! Sahtesi katarak ve sarı noktaya sebep oluyor
Byadmin
Dört gözle beklenen sıcak havalar sonunda geldi. Güneşin keyfini sürerken farkında olmadan gözlerinize zarar vermeyin. Göz Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Haluk Talu, kaliteli ve belgeli ürünler tercih etmenin sadece bir moda olmadığını, uzun vadede göz sağlığına da bir yatırım olduğunu hatırlatıyor.

Başarısızlık değil, gelişim için bir deneyim! Karne notları çocuğun değerini belirlemez
Byadmin
Önemli olan sonuç değil, çocukların gösterdikleri çaba!
Karne döneminde gelen notların her zaman beklendiği gibi olmayabileceğini hatırlatanUzman Klinik Psikolog İnci Nur Ülkü, “Ancak bu durum, çocukların ya da ergenlerin değerini belirlemez” dedi. Yaz tatilinin, kötü geçen bir dönemi telafi etmek, öğrenme eksiklerini fark etmek ve duygusal olarak yeniden toparlanmak için önemli bir fırsat olabileceğini ifade eden Ülkü, “Bu süreçte ailelerin odaklanması gereken en kıymetli şey çocuktaki gelişim ve çabadır. Unutmayalım ki sadece sonuç değil, gösterilen emek de övgüyü hak eder” şeklinde konuştu.
Sadece notlar üzerinden değerlendirilen çocuklar, sevildiklerini hissetmeyebilir!
Karne döneminin, birçok ergen için sadece akademik başarılarının değerlendirilmesi değil, aynı zamanda ailelerinin, öğretmenlerinin ve arkadaş çevresinin onlara bakışını etkileyen kritik bir süreç olduğuna dikkat çekenUzman Klinik Psikolog İnci Nur Ülkü, “Bu dönemde ergenler, ‘yeterli miyim, başarılı mıyım, ailemi hayal kırıklığına uğrattım mı?’ gibi düşüncelerle baş başa kalabilirler. Özellikle mükemmeliyetçi yapıya sahip ya da sürekli başkalarıyla kıyaslanan ergenlerde kaygı, utanç ve değersizlik duyguları artabilir” dedi. Ebeveynlerin karneye değil, çocuğun çabasına odaklanmalarının çok önemli olduğunu vurgulayan Ülkü, “Notlar, çocuğun potansiyelini ya da kişiliğini tam anlamıyla yansıtmaz. Karne, bir sürecin sadece çıktısıdır. Bu çıktının nasıl oluştuğu, hangi koşullarda başarı ya da başarısızlık yaşandığı dikkatle değerlendirilmeli. Ebeveynler çocuklarını sadece notlar üzerinden değerlendirdiklerinde, çocuklar koşulsuz sevildiklerini hissetmeyebilirler. Bu da motivasyon düşüklüğüne, kaygıya ve içe kapanmaya neden olabilir. Oysa çocuklarının yanında olduklarını hissettirmek, onları anlamak ve duygularına alan açmak çok daha uzun vadeli etkiler yaratır” uyarısında bulundu.
Başarısızlık, kişisel bir eksiklik değil, gelişimsel bir deneyim olarak görülmeli!
“Düşük notlar, çocuklar için başarısızlıkla özdeşleştiğinde özsaygı zedelenebilir” diyenUzman Klinik Psikolog İnci Nur Ülkü, bu noktada ebeveyn ve öğretmenlerin çocuklara yaklaşımının oldukça önemli olduğuna işaret etti. ‘Sen zaten tembelsin’ gibi etiketleyici ifadeler yerine, ‘bu dönem istediğin gibi gitmemiş olabilir ama bu sadece bir dönemdi, önümüzdeki dönem için neler yapabiliriz, onları konuşabiliriz’ gibi geçiciliği vurgulayan ve çabaya odaklanan ifadeler kullanmak gerektiğini kaydeden Ülkü, “Ayrıca çocuğun güçlü yönlerini hatırlatmak, başarıyı sadece akademik notlarla sınırlandırmamak ve başarısızlığın kişisel bir eksiklik değil gelişimsel bir deneyim olduğunu vurgulamak, özsaygının korunmasına yardımcı olur” dedi.
Yeniden motivasyon için önce duygulara alan açmak gerekir!
Bu dönemde bireylerin dış onaya daha fazla ihtiyaç duyduğunu ve sosyal karşılaştırmalar yoğunlaştığını dile getiren Ülkü, sözlerini şöyle sürdürdü: “Başarı, hem aile hem çevrede bir değer ölçütü olarak sunulduğunda, ergenler başarısızlık yaşadıklarında bunu kişisel yetersizlik olarak algılayabilirler. Yeniden motivasyon için önce duygulara alan açmak gerekir. ‘Üzgünüm, istediğin gibi geçmemiş olabilir. Bunu birlikte değerlendirelim’ gibi empatik bir yaklaşım çocuğun yeniden toparlanmasına destek olur. Ardından, hedef belirleme, yapılabilir adımlara bölme ve başarı dışındaki gelişim alanlarını da takdir etme, içsel motivasyonun yeniden oluşmasına katkı sağlar.”
Karne dönemi aile-çocuk iletişimini güçlendirmek için bir fırsat…
Bu dönemde bazı ailelerde iletişimin daha destekleyici hale gelirken, bazı ailelerde eleştiri, kıyaslama ve baskının ön plana çıkabileceğine işaret edenUzman Klinik Psikolog İnci Nur Ülkü, “Çocuklar, notlarının yeterli olmadığını düşündüklerinde ailelerinden uzaklaşabilir, iletişimi azaltabilir ya da öfke patlamaları yaşayabilir. Oysa bu dönem, çocuğun duygusal ihtiyacını fark etmek ve ilişkiyi güçlendirmek için bir fırsat olarak da değerlendirilebilir” dedi.
Sosyal medya da çocuklarda yetersizlik duygusunu tetikleyebilir!
Ailelerin, karne döneminde çocuklarıyla konuşurken kaçınması gereken ifadelere değinenUzman Klinik Psikolog İnci Nur Ülkü, sözlerini şöyle tamamladı: “En çok kullanılan ‘senin yaşındayken ben…’, ‘komşunun çocuğu çok iyi not almış’, ‘bu kadar uğraştım, karşılığı bu mu?’ gibi ifadeler hem kıyaslama hem de değersizlik duygusu yaratır. Bunun yerine, ‘senin için zor bir dönemdi, bunu birlikte konuşabiliriz’ gibi yapıcı ve kapsayıcı bir dil kullanmak gerekir. Öte yandan sosyal medya, özellikle ergenlik döneminde bireylerin kendilerini başkalarıyla karşılaştırmalarına zemin hazırlayan güçlü bir mecra haline geldi. Karne dönemiyle ilgili yapılan abartılı başarı paylaşımları ya da mizahi aşağılamalar, bazı ergenlerde yetersizlik, değersizlik ya da utanç duygularını tetikleyebilir. Bu nedenle ailelerin ve yetişkinlerin çocukların mahremiyetini gözetmesi ve başarıya dair yapılan paylaşımlarda duyarlı olması önemli.”

Bayramda artan et ve tatlı tüketimi sağlık sorunlarına neden oluyor
Byadmin
Kurban Bayramı’nda artan et ve tatlı tüketiminin, kalp, diyabet ve böbrek hastaları ile yaşlılar için ciddi sağlık riskleri oluşturabileceğini belirten Diyetisyen Ceren Kaplan, bayramda sağlıklı beslenmek için dikkat edilmesi gereken püf noktalarını paylaştı. Et ve tatlıların aşırı tüketiminin nasıl tehlikeli olabileceği ve bu süreçte sağlık korunarak keyifli bir bayram geçirilmesi için öneriler sunuldu.

Dikkat Çeken Son Haberler: Yaşamak için uluslararası organ nakli çetesine dahil oldu! Kanlı organ nakli kâbusu: ‘Bilmiyordum’
Byadmin
Derleyen: Betül Yasemin Keskin / Milliyet.com.tr – Almanya’da yaşayan Sabine Fischer-Kugler, yaşamı boyunca çeşitli sağlık sorunlarıyla mücadele etmişti. Hayatına devam edebilmesi için bir böbreğe ihtiyacı vardı, doktorlar uygun bir donör bulduktan sonra genç kadını ameliyata aldı ve Sabine Fischer-Kugler sağlığına kavuştu. Ancak bu onun son ameliyatı olmayacaktı. İlk naklinin ardından uzunca bir süre sağlıklı bir şekilde hayatına devam etti fakat rutin kontrollerinden birinde sağlık sorunlarının geri geldiğini öğrendi. Bu kez nakil bekleyen sayısız insanın arasına ismi yazıldı, bu bekleyiş aylarını ya da yıllarını alabilirdi. İçindeki yaşama arzusu onu Almanya sınırlarının ötesine sürükledi. Günlerce araştırdı, forumlarda yazılanları okudu, bağlantılar kurdu. Umutla, çaresizlik arasında gidip gelirken yolu Kenya’daki tartışmalı bir klinikle kesişti: Medlead Kliniği.Kendine uygun bir böbrek bulma ümidiyle aradığı çare tünelinin sonu bir insanlık suçuna, ahlakın en uç sınırlarına dayanıyordu. Peki, bu nasıl mümkün olmuştu?
TEK BİR TUŞLA BÖBREK ALIP SATIYORLAR
16 yaşında böbrekleri iflas eden Sabine Fischer-Kugler 5 yıl süren bir bekleyişin ardından kendisine uygun bulunan bir donör sayesinde yeni bir böbreğe kavuştu. 20’li yaşlarında evlendi ve bir erkek çocuğu dünyaya getirdi. Çocuğu ve eşiyle huzurlu bir hayatı olan Fischer-Kugler orta yaşlara geldiğinde böbreği yeniden sıkıntı yarattı. Başta eşi ve oğlu böbreğini vermek istese de ikisinin de böbreği Fischer-Kugler ile uyumlu olmadı. Fischer-Kugler yaşamak istiyordu ancak bu kez beklemek için vakti yoktu. İnternette Medlead adındaki bir şirketle karşılaştı, bu şirketle hemen yazışmaya başladı. Şirketin internet sitesinde 4 ila 6 hafta içinde yeni bir böbreğe sahip olmanın mümkün olduğunu anlatan bir slogan vardı. Site oldukça profesyonel bir şekilde dizayn edilmişti. Ancak her bakımdan karanlık bir hizmet veriyordu. Üstelik sistemin ardında, geçmişinde organ kaçakçılığı ve kara para aklama suçlamaları bulunan Robert Shpolansky gibi isimler yer alıyordu.
Medlead şirketinden hizmet almak isteyen birinin yalnızca WhatsApp görüşmesi yapması gerekiyor, bu görüşmelerin sonunda kendisine uygun bir böbrek bulunuyordu. Sabine Fischer-Kugler de bu yolları izledi. Sitede yer alan iletişim formunu doldurdu ve gönderdi. Kısa bir süre sonra Alexander adlı kişi onunla iletişime geçti. İsimden başka hiçbir bilgisi bulunmayan Alexander, uçuş, otel konaklaması, hastane ve nakil içeren bilgilerin olduğu Medlead’in paket tekliflerini sundu. Alexander aracılığıyla sunulan pakette eğer ilk böbrek işe yaramazsa ikinci bir böbrek de gönderileceğinin bilgisi verildi. Sabine Fischer-Kugler kim olduğunu bilmediği kişilerle iletişime geçip bilgilerini verip sanki bir eşya satın alır gibi kendisine uygun bir böbrek satın almaya karar verdi ancak endişeleri vardı. Dolandırılıyor ya da bir suç işliyor olabilirdi. İşinde iyi olan Alexander, Fischer-Kugler’e Kenya’da nakillerini tamamlamış Almanya’dan gelen hastaların telefon numaralarını verdi. Onları aradı, başarılı operasyon hikayelerini dinledi ve sonunda tamamen ikna oldu. Ödemenin bağışçıya değil, yalnızca aracı şirkete yapılıyor olması ve ek masrafların çıkarılmıyor olması genç kadın için ayrı bir cazibe konusuydu.
BİR BÖBREK KAÇ PARA EDİYOR?
Sabine Fischer-Kugler gerekli anlaşmaları imzaladıktan sonra Kafkasya’dan Kenya’ya gidip böbreğini vermiş ve cebine doldurduğu parayla ülkesine geri dönmüş genç bir kişiden aldığı böbrek sonucu eski sağlığına kavuştu.Böbreğini veren kişinin ne ismi ne de yaşını içeren hiçbir bilgi yoktu, kişinin kim olduğu bile bilinmiyordu. Bu, sistemin en katı kurallarından biriydi çünkü sağlıklı bir böbreğe sahip olmak isteyen kişi ne kadar çok az şey bilirse vicdanı o kadar rahat edebilirdi(!)
Sabine Fischer-Kugler bulduğu böbreğin kendisine nakledilmesinden sonra eski sağlığına kavuştu. Ancak bu organ nakli basının dikkatini çekti. Alman kamu yayın kuruluşu ZDF ve Deutsche Well organın izini sürmek için İsrail’den bir araştırma ekibiyle aylar boyunca bir araya geldi. Polonya’da kayıtlı bir adres üzerinden sürülen iz Kenya’nın Eldoret kentindeki kliniğe, şu anda uluslararası ve görünüşte suç teşkil eden bir böbrek ticaretinin merkezine kadar uzandı. Araştırmalar Almanya’daki hastaların Azerbaycan gibi Kafkas ülkelerindeki bağışçılarla bir şekilde iletişim kurduklarını ortaya çıkardı. Batılı müşteriler birkaç bin euro karşılığında hiç tanımadıkları, aralarında hiçbir bağ olmayan insanların organlarını satın alabiliyordu. Üstelik organlar gözlerden uzakta değil, aksine aleni bir şekilde Kenya’da internet sitelerinde satışa çıkarılıyordu.
‘KANIT YETERSİZ’ DEDİLER
Gerekli işlemlerin ardından Aralık 2023’te kliniği incelemek için birkaç gün harcayan bir uzman ekip kuruldu. Ekibin bir üyesi resmi adresi Polonya’da olan ancak Kenya’da hizmet veren kliniğe gitti. Ekipten kişiler kliniğe ayak bastıkları anda orada çalışanların adeta kollarını açmış bir şekilde onları beklediklerini, dosyaları incelemelerine açık yüreklilikle rıza gösterdiklerini söyledi. Yönetim ve doktorlar hiçbir şeyi saklamaya bile çalışmamış, orada olup bitenlerden adeta gurur duyar gibi davrandıklarını iletti. Müfettişler kısa sürede bir dizi tutarsızlıkla karşılaştı. Derlenen rapor hiçbir zaman yayınlanmadı. Ancak DER SPIEGEL, ZDF ve Deutsche Welle bu raporun bir kopyasına ulaştı. Raporda organ kaçakçılığına işaret eden şüpheli faaliyetlerden, kanser hastaları ve yaşlılar için çok riskli nakillerden söz ediliyordu. Yine de müfettişler raporda ‘kanıt yetersizliği’ olduğu sonucuna varmış ve Nairobi’deki Sağlık Bakanlığı’nın bir polis soruşturması başlatmasını ve hastanede takip denetimi yapılmasını önermişti.
‘BAZI POLİTİKACILAR DOLAYLI DESTEK VERİYOR’ İDDİASI
O zamandan bu yana bir yıldan fazla zaman geçti. Kenya, 135’ten fazla tıp topluluğu ve hükümet kurumu tarafından tanınan 2008 İstanbul Bildirgesi’nin imzacıları arasında olmasına rağmen hiçbir sonuca varılamadı. Uluslararası Nefroloji Derneği ve Transplant Derneği tarafından başlatılan bildirgenin amacı, herkesin nerede yaşadığına bakılmaksızın, etik olmayan ve sömürücü uygulamalara güvenmeden nakilden faydalanmasını sağlamak için tıbbi uzmanlara ve politika yapıcılara etik rehberlik ve destek sağlamaktı. Ancak Kenya hükümetinin bu konudan haberdar olmasına rağmen gerekli önlemleri almakta çekimser kaldığı söylendi. Yapılan araştırmalara göre Kenya’daki bazı politikacıların bile bu sisteme dolaylı yoldan destek verdiği düşünülüyor.
Uluslararası organ örgütünün ipliği pazara çıkınca basından kişiler Sabine Fischer-Kugler’in de kapısını çaldı ve süreci anlatmasını istediler. Sabine Fischer-Kugler sağlığına kavuşmuş olmanın mutluluk verici olduğunu ancak bundan dolayı içinin çok da rahat olmadığını gösteren açıklamalarda bulundu. Hayatını geri kazanmak için başka bir çıkış yolu görmediği ve bunun için her şeyi yapabileceğini söyleyen genç kadın bir bakıma, bunun bencilce olduğunu kabul ediyordu ancak bir yandan da sağlığına kavuşmuş olmanın verdiği mutluluğu da gizleyemiyordu. Kenya’dan böbrek aldığı herkes tarafından bilinen genç kadını yaşadığı bölgedeki klinikler reddetti. Hiçbir klinik onun kontrollerini yapmak istemezken naklini yapan doktorun takibini yapmaya devam ettiği bilgisini verdi.