
Benzer Yazılar

Hafta sonu kaçamağı demeyin! Sızdıran bağırsak sendromu 2 günde başlayabilir
Byadmin
Doç. Dr. Oğuzhan Öztürk uyarıyor: “Hafta sonu kaçamağı diye yenen birkaç hamburger, bağırsaklarınızı savunmasız bırakabilir.” Yüksek yağlı besinler, yalnızca günler içinde bağırsak florasını bozarak bağışıklık sistemini zayıflatıyor. Kısa süreli keyif, vücudun savunma duvarında kalıcı bir gedik açabilir.

Yalnızca zihni değil, beden sağlığını da zorluyor! Sınavda başarı tabakta başlıyor
Byadmin
Kahvaltı günün en kritik adımı
Sınav dönemlerinde öğrencilerin sıklıkla atladığı kahvaltı öğünü aslında günün en önemli yakıtıdır. Uyandıktan sonra bir saat içinde yapılması gereken dengeli bir kahvaltı hem güne enerjik başlamayı sağlar hem de kan şekerini dengeleyerek konsantrasyonu artırır. Uzman Dyt. Esra Öztürk, kahvaltıda mutlaka kaliteli protein, sağlıklı yağ ve kompleks karbonhidratlara yer verilmesini öneriyor. “Yumurta, peynir, tam tahıllı ekmek, ceviz ve mevsim sebzeleriyle yapılan bir kahvaltı hem tokluk hissi verir hem de zihinsel odaklanmayı artırır. Özellikle sınav sabahı kahvaltı kesinlikle atlanmamalı ve sindirimi zor, yağlı besinlerden kaçınılmalıdır” diyor.
Dengeli bir öğün başarının anahtarı olabilir
Sınav döneminde öğrenciler çoğu zaman öğün atlayarak ya da abur cubura yönelerek hızlı enerji sağlamaya çalışır. Ancak bu alışkanlıklar uzun vadede hem zihinsel performansı düşürür hem de sindirim sorunlarına yol açabilir. Öğle ve akşam yemeklerinde dengeli bir tabak oluşturulması gerektiğini vurgulayan Dyt. Esra Öztürk, her öğünde mutlaka sebze, tam tahıllı karbonhidrat, sağlıklı yağ ve protein bulunması gerektiğini belirtiyor. Tavuk, balık, et gibi kaliteli protein kaynakları; bulgur, tam buğday ekmeği gibi kompleks karbonhidratlar; zeytinyağı ve avokado gibi sağlıklı yağlar, yoğurt ve kefir gibi probiyotikler bağışıklığı ve zihinsel dayanıklılığı destekliyor.
Basit şekerlere hayır, doğal karbonhidratlara evet
Tatlı krizleri sınav stresiyle birleştiğinde kontrolsüz bir hâle gelebiliyor. Özellikle şekerli gıdaların hızlı enerji verdiği düşünülse de bu besinler kısa süreli tokluk sağlarken uzun vadede dikkat dağınıklığına neden olabiliyor. Uzman Dyt. Öztürk, bu tür besinlerin yerine kuru veya taze meyvelerin, tam tahılların ve yulaf gibi lif oranı yüksek ve glisemik indeksi düşük gıdaların tercih edilmesini öneriyor. Sınav dönemi boyunca kan şekeri dengesini korumak, gün içindeki ruh hâli değişimlerini ve dikkat dağınıklığını azaltmak açısından kritik öneme sahip. Bu nedenle ana öğünlerin yanı sıra sağlıklı ara öğünler de planlanmalı. “Bir avuç çiğ badem veya ceviz, bir su bardağı süt veya kefir, bir dilim tam buğday ekmeği üzerine sürülmüş az tuzlu peynir ya da meyve ile yoğurt gibi seçenekler ideal ara öğünlerdir” diyen Dyt. Öztürk, bu sayede öğrencilerin hem enerji seviyesini koruyabileceğini hem de açlık krizlerinin önüne geçilebileceğini ifade ediyor.
Omega-3 yağ asitleri: Zihin dostu besinler
Balık yağı ve Omega-3 yönünden zengin besinler hafıza ve öğrenme fonksiyonlarını desteklemesiyle biliniyor. Bu dönemde özellikle haftada en az 2-3 kez yağlı balık (somon, uskumru gibi) tüketilmesi; ayrıca ceviz, keten tohumu, semizotu gibi bitkisel Omega-3 kaynaklarına da öğünlerde yer verilmesi öneriliyor. Bu besinler beyin hücrelerinin sağlığını koruyor ve sınav öncesi stresle baş etmeye yardımcı oluyor. Öğrenciler genellikle ders çalışmaya odaklanırken gün boyunca yeterli su içmeyi ihmal edebiliyor. Oysaki su tüketimi, konsantrasyonun korunmasında ve yorgunluğun önlenmesinde büyük rol oynuyor. Günde en az 8-10 bardak su içilmesi gerektiğini belirten Dyt. Esra Öztürk, “Susamayı beklemeden su içmek bir alışkanlık hâline gelmeli. Ayrıca çay ve kahve gibi içecekler suyun yerini tutmaz, bu içeceklerin aşırı tüketimi uyku düzenini bozabilir ve stres seviyesini artırabilir.” diyor.
Sınav sabahı yeni şeyler denemeyin
Sınav sabahı öğrencinin alışık olduğu besinlerin tercih edilmesi de önem taşıyor. Sindirimi zor besinler mide bulantısı, gaz, şişkinlik gibi sorunlara yol açabilir. Bu nedenle sınav sabahı her zamanki düzen içinde, hafif ama besleyici bir kahvaltı yapılmalı, daha önce hiç denenmemiş bir gıda tüketilmemelidir. Sınav öncesi çikolata gibi şekerli yiyeceklerin moral yükselttiği düşünülse de içeriğindeki yüksek şeker ve doymuş yağ oranı nedeniyle ölçülü tüketilmesi gerekiyor. Eğer çikolata tercih edilecekse bitter olanlar ve az miktarda tüketimi daha sağlıklı bir seçenek olabilir.
Uyku ve hareketi de ihmal etmeyin
Uzman Diyetisyen Esra Öztürk, sınav döneminde sağlıklı beslenmenin yeterli olmadığını, düzenli uyku ve fiziksel hareketin de en az beslenme kadar önemli olduğunu hatırlatıyor. “Günde 7-8 saat kaliteli uyku, hafif egzersiz veya yürüyüş gibi aktiviteler stresin azaltılmasına yardımcı olur. Aynı zamanda öğrenilen bilgilerin daha iyi pekişmesini sağlar” şeklinde konuşuyor. Sınav döneminde çocuklarını desteklemek isteyen ailelere de önemli görevler düşüyor. Evde öğün düzenine dikkat edilmesi ve öğrencinin beslenme alışkanlıklarını yönlendirmede sabırlı olunması, bu süreci hem öğrenciler hem de aileler için daha sağlıklı bir hâle getirebilir.

Bu baharatlar ilacın etkisini sıfırlıyor! Bilmiyormuşuz, eliniz bile gitmesin
Byadmin
Uzmanlar, yaygın olarak kullanılan 3 baharatın hayat kurtarıcı etkisi olan bazı ilaçların etkisini azaltabileceğini belirtiyor. Bu baharatları tüketiyorsanız, içtiğiniz ilaçların faydalı etkilerini hissedemiyor olabilirsiniz. İşte dikkatli bir şekilde tüketmeniz gereken baharatlar.

Metabolizmanızın gücü, hamile kalındığınız aya mı bağlı?
Byadmin
Japonya’daki araştırmaya katılan 356 genç erkek üzerinde yapılan incelemelerde, kış aylarında ana rahmine düşenlerin, bu özel yağ dokusunu daha etkin kullandığı ve genel metabolik sağlıklarının daha iyi olduğu görüldü. Bu kişilerde daha düşük vücut kitle indeksi (BMI), daha az iç organ yağı ve daha yüksek enerji harcaması tespit edildi.
Soğuk mevsimler vücut yapısını nasıl etkiliyor?
Bilim insanları, bu ilk sonuçları farklı yaş ve cinsiyetten 286 kişilik bir ikinci grup üzerinde de test etti. Sonuçlar benzer çıktı: Kış aylarında başlayan gebeliklerle dünyaya gelen bireylerde bel çevresi daha ince, karın içi yağlanma daha düşük ve kahverengi yağ aktivitesi daha yüksekti.
Bilim insanlarına göre bu durum, çevresel koşulların –örneğin soğuk hava gibi dış etkenlerin– anne veya baba adaylarının vücudunda bazı biyolojik izler bırakarak, bu değişimlerin çocuklarına aktarılmasından kaynaklanıyor olabilir. Fareler üzerinde yapılan benzer araştırmalarda da, erkek fareler soğuğa maruz kaldıktan sonra dünyaya gelen yavruların metabolizmalarının daha hızlı olduğu görüldü.
Uzmanlar bu bulguların, anne-baba adaylarının maruz kaldığı çevresel koşulların ve genel sağlık durumlarının, sadece gebelik sürecinde değil, ondan önce bile çocukların gelecekteki sağlığını etkileyebileceğini gösterdiğini vurguluyor.

Sivas’taki cenazede neden maske taktılar? Uzmanların gündeminde…
Byadmin
Betül Yasemin Keskin / Milliyet.com.tr –Geçen günlerde Sivas’ın Koyulhisar ilçesine bağlı Kalebaşı Köyü’nde yaşayan Süleyman ve Nilüfer Tütüncü çiftinin 1,5 yaşındaki bebeklerinin ensesine kene yapıştı. Aile, Metehan’ı önce Reşadiye Devlet Hastanesi’ne götürdü, ardından bebek KKKA şüphesiyle Tokat Devlet Hastanesi’ne sevk edildi. Burada yoğun bakımda tedavi altına alınan Metehan, tüm çabalara rağmen kurtarılamadı.Metehan’ın cenazesi ailesi tarafından teslim alındı ve köyüne getirildi. Kalebaşı’nda düzenlenen cenazede dikkat çeken bir detay vardı: Katılan herkesin maske taktığı görülüyordu. Bu görüntüler, KKKA’nın insandan insana bulaşma riskiyle ilgili soru işaretlerini de beraberinde getirdi.
Vaka sayılarının gün geçtikçe arttığı bölgelerde özellikle Metehan bebek örneği, uzmanların daha derinlemesine incelemeler yapmasına neden oldu. Peki, KKKA gerçekten insandan insana bulaşır mı? Maske zorunluluğu bir önlem mi yoksa toplumsal bir refleks mi? İşte cevabı.
‘HER KENE HASTALIK TAŞIR’ İDDİASI DOĞRU DEĞİL
Yaz aylarının korkulu rüyası haline gelen keneler, 2000’li yılların başından bu yana Türkiye’nin gündeminden düşmüyor. Ancak uzmanlara göre, doğadaki her kene ölümcül değil. Halk arasında yaygın olan “Her kene hastalık taşır” inancı gerçeği yansıtmıyor.
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Pınar Karadeniz, Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) virüsünün yalnızca belirli türdeki keneler tarafından taşındığını vurguladı. Bu virüs, Bunyaviridae ailesinden nairovirus grubuna ait tek sarmallı bir RNA virüsü. Türkiye’de en sık hastalık bulaştıran kene türü ise Hyalomma Marginatum. Dr. Karadeniz, “Her kene hastalık taşımaz ancak KKKA, Lyme hastalığı, Tularemi, Anaplasmoz ve Babesyoz gibi pek çok ciddi enfeksiyonun taşıyıcısı olabilirler. Türkiye’de en sık görülen ve en ölümcül olan hastalık KKKA’dır” diyerek uyarıda bulundu.
NE ZIPLIYOR NE DE UÇUYOR, DİPLERE SAKLANIYOR
Türkiye’deki ilk KKKA olgularının 2002 yılında Tokat, Sivas, Yozgat, Gümüşhane, Trabzon, Giresun ve Artvin’de görüldüğünü belirten Dr. Karadeniz, “Kesin tanı 2003’te kondu. Ancak geriye dönük incelemeler, 1990’lı yıllarda da vakaların yaşandığını ama tanı konulamadığını gösteriyor” dedi. Dr. Karadeniz, KKKA vakalarının özellikle kenelerin aktifleştiği bahar ve yaz aylarında arttığını, iklim değişikliği, sıcaklıkların yükselmesi, yabani hayvanların yayılımı ve tanı yöntemlerindeki gelişmeler nedeniyle hastalığın daha sık görülmeye başladığını ifade etti.
Kenelerle ilgili bir başka yanlış bilgi de zıpladıkları veya uçtukları yönünde. Oysa durum çok farklı. Dr. Karadeniz, kenelerin yalnızca yavaşça sürünerek vücuda tırmandığını ve ısırıklarının genellikle ağrısız olduğunu söyledi. En çok tercih ettikleri bölgeler ise saç dipleri, kulak arkası, koltuk altı, kasık, bel çevresi, bacak içleri.
KENEYE KOLONYA DÖKMEYİN ÇÜNKÜ…
Keneyle karşılaştığınızda ilk yapılması gereken şey panik yapmadan sağlık kuruluşuna başvurmak. Ancak zaman kaybetmek istemeyen ya da sağlık hizmetine erişemeyen kişiler için Dr. Karadeniz şu tavsiyelerde bulundu:
Vücudunda kene gören birinin yaptığı en yaygın yanlışlardan bir tanesi ise üzerine kolonya ya da alkol dökmek. Uzm. Dr. Karadeniz, bu maddelerin keneyi strese soktuğunu ve kusmasına neden olabileceğinin altını çizerken kenenin virüs taşıması halinde, bu durumda bulaşma riskinin de artabileceğini iletti.
Gelelim bir kişinin keneyi kendi müdahalesiyle çıkarması halinde izlemesi gereken adımlara. Uzm. Dr. Karadeniz kenenin mümkünse tek parça halinde çıkarılması gerektiğini, doğru kene çıkarma işleminde amaçlanan kenenin gövde kısmının parçalanmadan uzaklaştırılması olduğunu iletti. Kenenin gövdesi parçalandığında eğer kene enfekte ise etrafa yayılan patojenler derideki çiziklerden ya da sokma yerinden içeri girebileceğini ileten Uzm. Dr. Karadeniz, “Keneyi temiz ağzı sıkıca kapalı bir kapta saklayarak sağlık kuruluşuna götürmek tanı açısından faydalı. Götürülemiyorsa çıkarıldıktan sonra kapalı bir kutu içinde yakılarak ya da alkole atılarak yok edilmeli” açıklamasında bulundu.
Uzm. Dr. Karadeniz, kenenin bir kişiyi ısırması halinde ani yüksek ateş, şiddetli baş ağrısı, kas eklem ağrısı, halsizlik, bulantı-kusma, gözlerde kızarma, ishal, karın ağrısı, deri altı kanma (peteşi-ekimoz), burun kanaması, diş eti kanaması, morluklar, iç kanama, koma, şok, çoklu organ yetmezliği yaşayabileceğinin altını çizdi.
CENAZEDE NEDEN MASKE TAKTILAR?
1,5 yaşında hayatını kaybeden Metehan bebeğin cenazesinde dikkat çeken maske detayını açıklığa kavuşturan Uzm. Dr. Karadeniz açıklamalarını şöyle sürdürdü.
Tam 23 senedir hayatımızda olan ve özellikle yaz aylarında yapılan pikniklerin korkulu rüyası olarak görülen kene sandığımızdan çok daha fazlası. Keneleri daha yakından tanımak ve en çok nerelerde görüldüğünü, keneye karşı alınabilecek önlemleri iseArtvin Çoruh Üniversitesi Orman Mühendisliği Öğretim Üyesi Prof. Dr. Temel Göktürksıraladı.
TÜRKİYE’NİN BATISINDA DAHA AZ GÖRÜLÜYOR
Özellikle İç Anadolu’nun kuzeyi, Orta Karadeniz ve Doğu Anadolu’nun kuzeyinde kene vakalarının daha sık görüldüğünü ileterek açıklamalarına başlayan Prof. Dr. Temel Göktürk, “Keneler yaban hayvanlarının sıklıkla görüldüğü, ziyaret ettiği alanlarda görülebilr. Yaban hayvanlarının haricinde ise bölgede hayvancılık yapılıyorsa bu alanlarda kenelerin görülme ihtimali daha fazla”dedi. Kenelerin göçmen kuşlarla da taşınabileceğini aktaran Prof. Dr. Göktürk, kenelerin daha çok otlayan hayvanlar yoluyla taşındığının altını çizdi.
Türkiye’de tarımda çok yoğun bir şekilde tarım ilaçlarının kullanıldığının altını çizen Prof. Dr. Temel Göktürk, “Bizim tarım ilaçlarını yoğun olarak kullandığımız alanlarda kenenin de yaşama şansı olmuyor. Türkiye’nin batı bölgelerindeki tarımsal faaliyetlerde ilaç kullanımı yoğun olduğu için keneler bu bölgelerde daha az oluyor. Ancak İç Anadolu’nun kuzeyi, Doğu Anadolu’nun bazı bölgeleri ve Karadeniz’in orta kısımlarında küçükbaş hayvancılık yapıldığı için bu bölgelerde kene ve dolayısıyla KKKA virüsü taşıyan keneleri daha sık görülüyor“ dedi.
‘EN ÇOK İDRAR VE TER KOKUSUNA GELİYORLAR’
Kenelerin yalnızca küçük hayvancılığın yapıldığı bölgelerde görüldüğünü düşünmek hata olabilir. Şehir merkezinde bir piknik alanına gittiyseniz ya da ülkenin batısında yaşıyor olsanız bile buralarda nadir de olsa kenelere rastlayabilirsiniz. Bir göçmen kuş bulunduğunu yere kene taşımış olabilir ya da piknik yaptığınız yerden yabani hayvanlar geçmiş olabilir, en düşük ihtimalle siz piknik yapmadan önce bulunduğunuz yerde bir keçi ya da koyun otlamış olabilir.
Bu nedenle piknik alanlarında kene mağduru olmamak için bazı önlemler almanız gerekir. Prof. Dr. Temel Göktürk, şu cümlelerle vatandaşları uyardı: