
Benzer Yazılar

Bayramda artan et ve tatlı tüketimi sağlık sorunlarına neden oluyor
Byadmin
Kurban Bayramı’nda artan et ve tatlı tüketiminin, kalp, diyabet ve böbrek hastaları ile yaşlılar için ciddi sağlık riskleri oluşturabileceğini belirten Diyetisyen Ceren Kaplan, bayramda sağlıklı beslenmek için dikkat edilmesi gereken püf noktalarını paylaştı. Et ve tatlıların aşırı tüketiminin nasıl tehlikeli olabileceği ve bu süreçte sağlık korunarak keyifli bir bayram geçirilmesi için öneriler sunuldu.

Aspergillus mantarı neden olur? Aspergillus mantarından nasıl korunulur?
Byadmin
Betül Topaklı / Milliyet.com.tr –Her şey Çin’in güneybatısındaki Çongçing kentinde yaşayan bir adamın her gece öksürük krizi geçirmesiyle başladı. Yaşadığı bu olay üzerine hastaneye kaldırılan adama, doktorlar hemen müdahale etti. Yapılan bronkoskopi işlemi sonucunda, orta yaşlı adamın sağ akciğerinde ciddi bir enfeksiyon olduğu görüldü. Ancak bu normal bir enfeksiyon değildi. Adamın, nemli yerlerde gelişen bir küf türü olan Aspergillus’un neden olduğu bir tür akciğer rahatsızlığı olan Aspergilloz hastalığına yakalandığı ortaya çıktı. Doktorlar, hemen adamın bu hastalığa nasıl yakalandığını araştırmaya başladı. Hastayla yaptıkları konuşma sonrasında ise büyük bir şok yaşadılar. Çünkü adamın bu mantara yakalanma nedeni, çoraplarıydı. İşten geldikten sonra kirli çoraplarını koklayan adamın çoraplarını test eden doktorlar, çorapların hastayı enfekte eden küfle aynı türe sahip olduğunu tespit etti.
KİRLİYE ATMADAN ÖNCE KOKLUYORDU
Konuyla ilgili açıklama yapan hastane yetkilileri, “Gün boyu ofiste çalışan hastamızın işten geldikten sonra çoraplarını kirli sepetine atmadan önce kokladığını ve bu durumu bir alışkanlık haline getirdiğini tespit ettik. Uzun süre ayakkabı giymek, mantar üremesinin kolaylaştığı, kapalı, nemli ve sıcak bir ortam oluşturur. Çoraplar da mantar için mükemmel bir üreme alanıdır. Mantar dolu çoraplar kokladığında, mantarlar ağız ve burun yoluyla alt solunum yollarına girebiliyor. Vücudun bağışıklık fonksiyonu düşükse de mantar zatürresi gibi hastalıklara yol açabilir” dedi.
‘ÇORAPLARIMIN KOKUSUNA BAĞIMLIYIM’
Ancak söz konusu bu durum Çin’de yaşanan ilk vaka değildi. 2018 yılında ülkenin güneydoğusundaki Zhangzhou kentinde yaşayan 37 yaşındaki bir adam da öksürük ve göğüs ağrısı şikayetiyle hastaneye kaldırıldı. Hasta, sağlık görevlileriyle yaptığı görüşmede, ‘giydiği çorapların kokusuna bağımlı hale geldiğini’ söyledi. Onun da ayakkabılarında gelişen sporlardan kaynaklanan mantar akciğerinde enfeksiyona yol açmıştı.
‘ASPERGİLLUS MANTARI NEMİ VE KİRİ SEVİYOR’
Kirli çorapların, gün boyunca terle ıslanmış, havasız kalmış ve mikroorganizmalara açık hale gelmiş tekstil ürünleri olduğunu söyleyen Podolog Beste Altınordu, “Bu tür ortamlar, mantarların ve bakterilerin kolayca çoğalabileceği koşulları oluşturur. Aspergillusgibi mantar türleri doğada yaygın olarak bulunur ve nemli, kirli yüzeylerde çoğalma eğilimindedir. Bu tür sporların, yoğun şekilde solunması durumunda bazı sağlık sorunlarına yol açabileceği bilinmektedir. Elbette bu durumun klinik boyutları enfeksiyon hastalıkları ve göğüs hastalıkları uzmanlarının alanına girer. Ancak kişisel hijyenin ihmal edilmesiyle zararsız gibi görünen bazı alışkanlıkların, zamanla ciddi sonuçlara yol açabileceğini göstermesi açısından dikkat çekici bir örnektir. Hijyenin yalnızca görünüşle sınırlı olmadığını, günlük yaşamda basit görünen davranışların bile sistemik sağlık üzerinde etkili olabileceğini unutmamak gerekir” dedi.
KLOZET KAPAĞINDAN 10 İLA 20 KAT DAHA KİRLİ
“Hijyen denildiğinde akla ilk gelen yer genellikle klozet kapağıdır. Ancak mikrobiyolojik incelemeler, kişisel tekstil ürünlerinin, özellikle gün boyu giyilen çorapların daha fazla bakteri ve mantar taşıyabileceğini gösteriyor” diyen Podolog Beste Altınordu, “Çoraplar ter, sıcaklık ve deri döküntüleriyle temas ettiği için mikroorganizmalar açısından son derece elverişli bir ortam oluşturur. Özellikle staphylococcustürleri, kötü kokuya neden olan bakteriler ve ayak mantarına yol açan tineatürleri bu alanlarda sıklıkla görülür. Uzun süre yıkanmadan kullanılan çoraplarda bu yük ciddi şekilde artar. Bazı kaynaklar, kirli çorapların mikrop açısından klozet kapağından 10 ila 20 kat daha kirli olabileceğini bildiriyor. Bu da yalnızca kötü koku değil, cilt problemleri ve enfeksiyonlar açısından da risk oluşturuyor” bilgilerini paylaştı.
Çin’in Çongçing kentinde yaşayan adam (sağdaki resimde) şiddetli bir öksürük krizi geçirdikten sonra hastaneye kaldırıldı.
BU MANTARDAN KENDİMİZİ NASIL KORURUZ?
Aspergillus mantarının toprakta, yaprak döküntülerinde, nemli duvarlarda, eski gıda ürünlerinde ve klima filtreleri gibi kapalı alanlarda bulunabildiğini anlatan Podolog Beste Altınordu, “Gözle görülmeyen sporlar havada asılı kalabilir ve fark edilmeden solunabilir. Ancak ayakla ilgili düşünürsek, uzun süre nemli kalan çoraplar ve iyi havalanmayan ayakkabılar da bu tür mantarların gelişimi için uygun bir ortam oluşturabilir. Gündelik hayatta alınabilecek basit önlemlerle bu riskler büyük ölçüde azaltılabilir. Bu yüzden çoraplar her gün değiştirilmeli, ayakkabılar düzenli olarak havalandırılmalı ve iç tabanlarının nemli kalmamasına özen gösterilmeli. Aynı şekilde klima filtresinin düzenli temizliği yapılmalı, evdeki nem dengesi sağlanmalı, tekstil ürünleri kurutulmadan kaldırılmamalı ve beklemiş kuru gıdalara dikkat edilmeli” uyarısında bulundu.
SAĞLIKLI ÇORAP KRİTERİ: PAMUK, BAMBU, GÜMÜŞ İPLİK
Sağlıklı bir çorap seçimi için ilk dikkat edilmesi gereken şeyin çorabın hava geçirgenliği olduğunu söyleyen Podolog Beste Altınordu, “Ayak, gün boyu kapalı kalır ve terler. Bu nedenle teri emen, nefes alabilen kumaşlardan üretilmiş çoraplar tercih edilmeli. Pamuklu, bambu ya da gümüş iplik içeren çoraplar bu açıdan en uygun seçeneklerdir. Gümüş lifli çoraplar, antibakteriyel özellikleri sayesinde koku oluşumunu azaltabilir ve mantar riskine karşı koruyucu olabilir. Sentetik ve naylon içerikli çoraplar ayakta nemi hapseder, bu da mantar ve koku oluşumu gibi istenmeyen sorunlara zemin hazırlar. Ayrıca çorabın ayakta baskı yapmayan, dikişsiz ve sıkı lastik içermeyen yapıda olması da hem dolaşımı destekler hem de sürtünmeye bağlı cilt problemlerini önler. Ayak şekline uygun, esnek ve ayağı sarmayan çoraplar tercih edilmeli. Çok dar çoraplar tırnak yapısını bozabilir, çok bol olanlar ise ayakkabı içinde toplanarak tahrişe neden olabilir. Sağlıklı bir çorap, ayak konforunu artırdığı kadar bazı problemleri oluşmadan önce engellemeye de yardımcı olur” bilgilerini paylaştı.

Yaşadıkları korkunç, günlerdir rekor kırıyor! Gazlı içecekleri su gibi içiyor…
Byadmin
Betül Yasemin Keskin / Milliyet.com.tr – Geçen günlerde sosyal medya Brezilyalı bir doktorun paylaşımıyla adeta sallandı. 8,5 milyon kişi tarafından izlenen ve hızla paylaşılan videoda Brezilya’da görev yapan Ürolog Dr. Thales Andrade yer alıyordu. Brezilya’da görev yapan bir ürolog, sıradan bir muayene gününde, hayatının belki de en ilginç vakalarından biriyle karşılaştı. Günde 3 litreye yakın kola içen genç bir adam, şiddetli böbrek ağrısıyla kliniğin kapısından içeri girdi. Ancak kimse, birazdan yaşanacakları tahmin edemezdi.
MESANESİNDEN 35 ADET TAŞ ÇIKTI
Ürolog Dr. Thales Andrade, hastasını dinledikten sonra hemen tetkiklere başladı. Görüntüleme sonuçları karşısında ise deyim yerindeyse küçük dilini yuttu. Genç adamın mesanesi, adeta bir taş tarlasına dönmüştü. Ameliyata alındığında Dr. Andrade, hastasının mesanesinden tam 35 iri taş çıkardı. Dr. Andrade bu sıra dışı vakayı sosyal medya hesabından paylaştı ve video kısa sürede 8,5 milyon kişi tarafından izlendi. Videoda yalnızca taşların görüntüsü değil, ardında yatan neden de herkesi şoke etti: Kola bağımlılığı.
Andrade, bu vakayla birlikte şekerli ve gazlı içeceklerin aşırı tüketiminin böbreklere nasıl zarar verdiğini bir kez daha hatırlattı. Özellikle fosforik asit içeren içeceklerin böbreklerde asidik bir ortam yaratarak kalsiyumun idrarda çökelmesine ve zamanla taşlara dönüşmesine neden olduğunu söyledi. Sosyal medya paylaşımında hastasının mesanesinden çıkardığı 35 taşın bir kısmını gösteren Dr. Thales Andrade, “Böbrek sağlığı, günlük olarak içtiğimiz içeceklerin seçimiyle başlar” dedi. Hastası eski sağlığına kavuşurken bu videoyu izleyen milyonlarca kişi içecek tercihlerini yeniden gözden geçirmeye karar verdiklerini anlatan yorumlarda bulundu. Peki bu mesele yalnızca Brezilya’nın problemi mi? Ne yazık ki hayır. Türkiye’de de kola ve benzeri içeceklerin tüketimi oldukça yüksek. Biz de bu kapsamda konuyu Üroloji Uzmanı Doç. Dr. Emre Salabaş ile konuştuk.
Üroloji Doç. Dr. Emre Salabaş böbrek taşı oluşumunda coğrafya, iklim, diyet tarzı ve genetik faktörlerin etkili olduğunu söyleyerek açıklamalarına başladı. Üroloji Uzmanı Doç. Dr. Salabaş, ” Böbrek taşı riskini artıran faktörler arasında ailede böbrek taşı olması, sıcak iklimde yaşamak, taş oluşumunu artıran genetik ve sistemik hastalılara sahip olmak sayılabilir” dedi. Böbrek taşlarının kalıtsallık oranının yüzde 45 olduğunu ileten Doç.Dr. Salabaş, özellikle tekrarlayan, her iki böbreği de içeren, ailesinde de böbrek taşı olan kişilerde genetik ve metabolik hastalık araştırmasının yapılabileceğinin bilgisini verdi. Taş riskini artıran sistemik hastalıklar içinde metabolik sendrom, hiperparatiroidizm, kemik erimesi olanlar, polikistik böbrek, mide-barsak hastalıkları olanlar ya da obezite ameliyatı geçirenler, aşırı D vitamini, spinal kort hasarı-nörojenik mesanesi olanların sayılabileceğini ileten Üroloji Uzmanı Doç. Dr. Emre Salabaş, “Ayrıca böbrek-idrar kanallarının yapısında bir sorun varsa (böbrek çıkışı yolu darlığı gibi), prostat büyümesi gibi idrar geçiş hızını azaltan durumlar varsa gene taş oluşumu artabilir“ dedi.
‘İDRARIN RENGİNE BAKARAK DURUMU ANLAYABİLİRSİNİZ’
Böbrek taşının engellenmesi için önerilen sıvı miktarının günde 2.5-3 litre arasında olduğunu ileten Doç. Dr. Salabaş, içtiğimiz suya oranla, hava çok sıcak değilse, ortalama 2-2.5 litre arası idrar çıkarmamız gerektiğinin altını çizdi. Sıvı alım ihtiyacının kişinin kilosu, hava sıcaklığı, terleme ile kaybedilen suyla bağlantılı olduğunu belirtti. Kilosu fazla olan kişilerin, aşırı terleyen, yoğun fiziksel olarak çalışan ve sıcak ortamlarda bulunan kişilerin sıvı alımını artırması gerektiğini söyledi. Eğer idrar renginiz açık sarı-şeffaf arasıysa yeterli su alımı yaptığınızı anlayabilirsiniz ancak idrarınızın rengi koyu, çıkarken yakıyorsa bu belirtilerle az su içtiğinizi anlayabilirsiniz. Üroloji Uzmanı Doç. Dr. Emre Salabaş, “Özellikle narenciye sularının sitrat ve bikarbonat içerikleri sayesinde böbrek taşından koruyucu etkileri görülmektedir. Portakal suyunun etkisi en fazlayken, ikinci olarak da limonata önerilirken, greyfurt öneriliyor. Gazlı ve şekerli içeceklerin tüketilmesi böbrek taşı oluşumunu artırabilir. Düşünüldüğünün aksine çay ve kahve tüketiminin taş oluşumunda herhangi bir etkisi gösterilmemiş” açıklamasında bulundu.
Peki bir kez böbrek taşı düşüren biri hayatı boyunca hep risk altında mıdır?Doç. Dr. Salabaş, böbrek taşını bir kez düşüren, kırdıran yada taş için ameliyat geçiren birinde, hayatı boyunca tekrar bir taş oluşma ihtimalinin yüzde elli olduğunu söyledi. Böbrek taşı düşürenlerde dengeli beslenmenin önemine değindi ve sebze, lif ağırlıklı beslenme önerilirken, tuz ve protein (hayvansal gıda) alımının kısıtlanması gerektiğini söyledi. Günde 1 gram kadar kalsiyum içeren besinlerin tüketilmesi gerektiğini ileten Doç. Dr. Salabaş, günlük tuz (NaCL) alımının 4-5 gram, hayvansal protein alımının ise günlük 80-100 gramla sınırlanması gerektiğinin bilgisini verdi. Ülkemizdeki böbrek taşlarının çoğunun kalsiyum oksalat taşlarından oluştuğunu ileten Doç. Dr. Salabaş, “Bu yüzden oksalat zengin yiyecek tüketimi ve aşırı C vitamini takviyelerinden kaçınılması gerekir. Ancak kesinlikle kalsiyum alımında kısıtlama yapılmamalı. Böbrek taşı olan kişiler kilosunu korumalı, günlük hareketi artırmalı, aşırı sıvı kaybını varsa azaltmalıdır” dedi.
’50’DEN FAZLA BÖBREK TAŞI ERİTTİĞİ SÖYLENEN ÖZÜT VAR’
Böbrek taşı oluşumu ve böbrek taşı düşürmek her anlamda sıkıntılı ve sancılı bir süreç olduğundan bu süreçle ilgili sayısız sağlık tüyosu duymuş olabilirsiniz. Bunların içinde de en çok yer alan tüyo gilaburu meyvesi tüketmeye işaret eder. Böbrek taşı dökerken gilaburu meyvesi tüketmek yararlı olabilir mi? Doç. Dr. Salabaş şu ifadelerini kullandı:
KENDİLİĞİNDEN DE ERİYEBİLİR! TEDAVİ EDİLMEZSE SONU DİYALİZ
Böbrek taşlarının tedavi edilmemesi ve idrar kanallarını tıkaması durumunda çok şiddetli yan ağrısı, ateş, bulantı, idrarda yanma, kanama ve idrara sık gitme gibi şikâyetlere sebep olabileceğinin altını çizen Doç. Dr. Salabaş, “Tıkanıklığın devam edip idrar kanalarının açılmadığı durumlarda ise orta/uzun vadede böbrek yetmezliği ve hatta diyalize girme ihtiyacı olabiliyor. Zamanlamanın kritik olması sebebiyle, özellikle tıkanıklığa sebep olmuş böbrek taşlarına ivedi müdahale edilmesi, böbreğin fonksiyonlarının korunması için önem arz eder. Taş sonrası böbrek yetmezliği gelişmesi konusunda özellikle kilolu, sık idrar yolu enfeksiyonu geçiren, tek böbrekli, mesanesi çalışmayan (nörojen mesane) hastalar ekstra risk altındadırlar” diyerek akıllardaki soru işaretlerini giderdi.
Açıklamalarını böbrek taşını en kolay tedavi eden yöntemi açıklayarak sonlandıran Doç. Dr. Emre Salabaş, “Böbrek taşını yukarıda anlattığımız diyet, yaşam tarzı ve sıvı alımıyla azaltabiliriz. Halk arasında böbrek taşı erimesi diye bilinen genelikle küçük taşların kendiliğinden fark edilmeden düşmesi prensibine dayanır. Ancak taş düşürmüş, taş kırdırmış yada bunun için ameliyat olmuş kişilerde özel taş analizleri ve genetik analizilere kişiye özel tedaviler önerilebilir” dedi. Taş tipi ve kişinin metabolik değerlendirmesini bilmeden, genel geçer önerilerde bulunmak, taş oluşumunu azaltacağı yerde artırabileceğini yada başka sıkıntılara sebep olabileceğini ileten Doç. Dr. Salabaş, “Ayrıca böbrekte, idrar yollarında tıkanıklığa ve iltihaba sebep olan taşların farkedilmesi ve müdahele gerekliyse yapılması hayati önem taşır. Gelişen teknoloji ile böbrek içindeki taşlara fiberoptik görüntüleme yöntemleri ve lazer teknolojisiyle müdahele edilebiliyor” diye konuştu.

Alzheimer’ın son perdesi: Hastalık evre evre nasıl ilerler?
Byadmin
Alzheimer’ın başlangıcı unutkanlık olabilir ama sonu çoğu zaman kendi adını, yüzünü, hayatını hatırlamamaktır. Bu bir bireysel çöküş değil, tüm ailenin sınavıdır. Erken evrede telefon kaybolur. Orta evrede evin yolu, geç evrede kaşık ne işe yarar o bile unutulur. Alzheimer, yalnızca bir hastalık değil, bakımda bir maratondur.