
Benzer Yazılar

Aralarında neredeyse bir asır var! Şaşırtıcı ortaklık, günlerce uyanamadılar…
Byadmin
Betül Yasemin Keskin / Milliyet.com.tr – Hiç sadece birkaç saat kestirip kalktığınızda, sanki günlerce uyumuş gibi hissettiğiniz oldu mu? Bazen yorgunluktan, bazen hastalıktan, bazen de adını koyamadığınız bir içsel sıkıntıdan dolayı bedeniniz size ‘Uyumalısın’ diye fısıldar. Ancak bir günü aşan uykular, çoğu zaman sıradan bir yorgunluğun ötesinde ciddi bir sağlık sorununun habercisidir. Tıpkı 1876 yılında İsveç’in Oknö bölgesinde yaşayan Karolina Olsson’un yaşadığı gibi. Henüz 14 yaşındayken bir gece uyudu ve tam 32 yıl boyunca uyanmadı. Ancak bu sadece geçmişe ait bir sır değil. Çok kısa bir süre önce Samsun’da 26 yaşındaki genç bir kadın, benzer şekilde bir gece uyudu ve tam 56 gün boyunca hiç uyanmadan yaşadı.
Bu tür vakalar, masallardaki ‘uyuyan güzel’ romantizminin çok ötesinde. Çünkü her birinin ardında yatan şey, bilimsel, psikolojik ve hatta bazen nörolojik ciddi sorunlar. Ve belki de farkında olmadan, hepimiz bu görünmez tehditle karşı karşıyayız.
32 YILLIK BİR UYKUYA DALDI
Karolina Olsson, İsveç’in Oknö bölgesinde yaşıyordu ve hayatının ilk 14 yılını yaşıtlarınınki gibi olağandı. Ancak takvimler 1876 yılını gösterirken sıradan bir günde okul dönüşü düşüp kafasını yere çarptı. Eve gelip ailesine durumu anlattığında ailesi hemen müdahele etti. Kısa bir zaman sonra küçük kızın hiçbir sorunu kalmamıştı. Ancak yine bir okul dönüşü yüzüne çöken derin bir diş ağrısı ve şişmiş bir yüzle eve koştu. Ailesi bu kez kızlarını yatağa gidip dinlenmesi ve sabaha hiçbir şeyinin kalmayacağı konusunda telkin etti. Küçük Karolina yatağına gitti ve o gece yattığı yataktan 32 yıl kalkamadı.
Aylar geçti, aile artık çaresizdi. Karolina’nın uykuya dalmasından 6 yıl sonra ailesi onu doktora götürdü. Kızlarına elektrik akımı verilmesine rağmen uyanmadığını görünce bir kez daha yıkıldılar. Karolina’nın durumu uyku bozuklukluğuyla ilgili o güne dek yapılmış tüm çalışmalara ters düşen bir durumdu. Onu gören doktorların elinden şaşırmaktan başka hiçbir şey gelmiyordu ancak bir fikirleri vardı. Hekimlere göre, Karolina demansla ilişki olan bir felç geçirmiş olabilirdi. Ancak bunu hiçbir zaman kanıtlayamadılar ve Karolina ne yazık ki kaderine terk edildi. İlginç olan yıllardır uyumasına rağmen zihninin oldukça aktif olmasıydı. Yapılan gözlemlere göre Karolina çevresindeki olaylara ufak mimiklerle tepki veriyordu. Yıllar birbirini kovaladı, küçük kıza bakan annesi hayata gözlerini yumdu. Ona bakması için bakıcı tutan ailesi 32 yıl sonra bir sabah hayrete düştü. 3 Nisan 1908 tarihinde, Karolina’nın odasından bir ses geldi. Bakıcısı yukarı çıktı ve Karolina’yı yerde sürünürken, gözleri açık ve ağlarken buldu. 32 yıllık uykusundan uyanan Karolina, hiçbir şey hatırlamıyordu. Birkaç hafta içinde Karolina, gücünü ve konuşmasını yeniden kazandı. 14 yaşında yattığı uykudan 46 yaşında uyanması, tam 32 yıl boyunca tek bir kelime bile etmeden öylece gözleri kapalı bir şekilde yatması her bakımdan oldukça tuhaftı. O yıllarda onun yaşadıklarını ne bilim ne de spritüel bir görüş açıklayamadı. Hakkında birçok teori yazılıp çizildi, insanlar kendi aralarında konuşup durdu. Ancak o 32 yıl uyuduktan sonra hayata yeniden döndü ve onlarca kayıp yılın inadına tam 42 yıl daha sağlıklı bir şekilde yaşadı.
BU SEFER YER SAMSUN! 56 GÜN BOYUNCA UYUDU
Karolina’ın hikayesi tarihin en ilginç olaylarından biri olarak yıllardır anılıyor. O yıllarda onun yaşadığı durumun tıpta bir karşılığı bulunmamış olsa da kısa bir süre önce Samsun’da 26 yaşındaki genç bir kadının yaşadıklarına doktorlar bir dizi test sonucunda açıklık getirdi. İsmi açıklanmayan 26 yaşındaki genç kadın depresyon tanısıyla yakınları tarafından Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Tıp Fakültesi Hastanesi’ne getirildi. Bilinci kapalı olan ve durumu ağırlaşan hasta için doktorlar alarma geçti.
Tüm nörolojik, metabolik, enfeksiyöz, toksik ve endokrin tetkikleri normal olan genç kadının 56 gün boyunca uyumasına sebep bulma konusunda uzunca bir süre düşündüler. Sonunda adeta donmuş gibi uyuyan genç kadının yaşadığı şeyin psikiyatrik kökenli olabileceği sonucuna varan uzmanlar durumu psikiyatri, nöroloji ve yoğun bakım uzmanlarının yer aldığı bir konseyde değerlendirdi. Sonunda genç kadının depresyonun bir sonucu olan ‘Katatoni’ sendromuna yakalanmış olabileceği kararını varıldı.
TEDAVİLER SONUCUNDA UYANDI: ‘O ANI TARİF ETMEK ZOR’
Hastanın uyandırılma sürecini anlatan Dr. Öğretim Üyesi Kılıç, katatoni teşhisini koymalarının ardından EKT tedavisine başladıklarını iletti. 56’ncı günün sabahında, 5’inci seansın ardından hastanın gözlerini açtığını söyleyen Dr. Öğretim Üyesi Kılıç, “Bize baktı, yemek yedi. O anı tarif etmek gerçekten zor. Bu vaka, depresyonun yalnızca bir üzüntü hali olmadığını, kimi zaman insanı tamamen susturup hayattan alıkoyabilecek kadar derin bir etki yaratabileceğini gösterdi. Bu yalnızca tıbbi değil, aynı zamanda insani bir umut hikayesiydi. Bilimin, ekip çalışmasının ve sabrın zaferiydi“ ifadelerini kullandı.
Depresyonun hafife alınmayacak kadar ciddi bir sağlık sorunu olduğunun altını çizen uzmanlar yaptıkları teşhis ve uyguladıkları tedaviyle genç kadının yeniden gözlerini açmasına yardımcı oldular. Peki çoğumuzun belki de hayatında ilk defa duyduğu ‘atatoni’ nedir? Psikoterapist Uzm. Dr. Azad Günderci, katatoninin kişinin hareketlerinde, konuşmasında ve tepkilerinde ciddi yavaşlama ya da tamamen durmayla kendini gösteren bir psikiyatrik sendrom olduğunu ifade ediyor.
Katatoniyi kendi başına bir hastalık olarak değil, daha çok bir sendrom olarak düşünmenin daha doğru olacağını, katatonisi olanların birçok farklı ciddi belirti gösterebileceğini dile getiren Uzm. Dr. Azad Günderci, “Bazıları kaskatı kesilmiş tabiri caizse, donmuş ya da adeta bir heykel gibi çok hareketsiz hale gelebilir ve etraflarındaki hiçbir şeye tepki vermeyebilir. Bazıları uzun süre garip vücut pozisyonlarında kalabilirler ve pozisyonları değişitirildiğinde o pozisyonda uzun süre kalabilirler. Buna hareketsizlik veya postür alma diyoruz. Bazen de kişi, görünürde bir neden yokken aniden aşırı huzursuz, tekrarlayan biçimde hareketli veya saldırgan hale gelebilir. Bunlar geniş bir belirti kümesidir ancak hepsi bir kişinin motor ve zihinsel durumunda ciddi bir bozulmaya işaret eder“ dedi. Katatoninin en sık görülen belirtileri arasında hareketsizlik, konuşmama (mutizm), garip vücut pozisyonları, anlamsız tekrarlayan hareketler (ekolali veya ekopraksi) ve çevreye karşı duyarsızlık belirtilerinin sayılabileceğini de açıklamasına ekledi.
‘KATATONİDE HIZLI TEDAVİ ŞART’
Katoninin tedavisinin acil bir şekilde yapılması gerektiğini hatırlatan Uzm. Dr. Günderci hastanın genel sağlık durumu ve hayati fonksiyonlarını değerlendirdikten sonra tedaviye başlandığını, katatoninin altında yatan nedenin ne olduğunu bulmanın çok önemli olduğunun altını çizdi. Genellikle tedaviye benzodiazepin olarak adlandırılan ilaç grubuyla başlandığını ve bu ilaçların çoğunlukla hızlı bir düzelme hatta saatler içerisinde fayda sağladığı bilgisini verdi. Benzodiazepinler yetersiz kalması halinde ise elektroşok tedavisi (Elektro Konvulsif Terapi)’ne geçilebileceğini ekledi. Halk arasında elektroşok tedavisiyle ilgili çok fazla önyargıların olabileceğini ancak bu tedavi yönteminin katatonide oldukça etkili ve hızlı düzelmeler sağladığını, dirençli vakalarda hayat kurtaran ve yan etki açısından da güvenilir bir yöntem olduğunu vurguladı. Tüm bunlara ek olarak acil tedaviler uygulanırken mutlaka altta yatan rahatsızlığa yönelik tedavilerin planlanması gerektiğini, hastanın beslenmesinin sağlanmasının ve destekleyici tedaviler uygulanmasının önemli olduğunu hatırlattı.
‘ESKİ SAĞLIĞINA KAVUŞMASI MÜMKÜN’
Böylesine zorlu bir sürecin ardından katatoni sonrasında iyileşmenin mümkün olup olmadığı sorusu akıllara geldi. Uzm. Dr. Günderci, “Katatoni genellikle zamanında, erken ve uygun tedaviye çok iyi yanıt verir ve çoğu hasta tamamen iyileşir. Zamanında müdahale edilmeyen katatoni ciddi sorunlara yol açabileceğinden bütün rahatsızlıklarda olduğu gibi erken tanı ve tedavi burada da önemli. Bütün bunları yaparken altta yatan neden veya hastalığı hiçbir zaman unutmamamız ve ihmal etmemeniz gerekiyor çünkü asıl tedavi etmemiz gereken şey odur. Uzun vadede hastanın iyilik halinin korunmasını belirleyecek olan şey altta yatan hastalığın tedavisine yönelik yapılan planlamadır“ diyerek sözlerini noktaladı.

Azı kararsızlık, fazlası kibir! Sağlıklı bir özgüven geliştirmek mümkün mü?
Byadmin
“Özgüven bir kas gibidir, ne kadar çalıştırırsanız, o kadar güçlenir!” diyen Uzman Klinik Psikolog Merve Umay Candaş Demir, özgüveni geliştirecek önerilerde bulundu.

Uzmanından şekersiz ev baklavası tarifi! Her dilimi sadece 120–130 kalori
Byadmin
BAYRAM KEYFİNDEN ÖDÜN VERMEYİN
Bayram tatlısı denince akla ilk gelen lezzetlerden biri olan baklava, artık daha sağlıklı bir formda karşınızda. Kurban Bayramı’na sayılı günler kala, Uzman Diyetisyen Elif Melek Avcı Dursun, geleneksel tariften ödün vermeden hazırladığı şekersiz ev baklavasıyla dikkat çekiyor. Rafine şeker kullanılmadan hurma ile tatlandırılan bu özel tarif, tam buğday unu ve sağlıklı yağlar sayesinde hem kan şekerini dengelemeye yardımcı oluyor hem de bayram keyfinden ödün vermiyor. Şekersiz olduğunu fark etmeyeceğiniz bu tarif, formunu korumak isteyenler, diyabet hastaları ya da bilinçli beslenmeyi tercih edenler için ideal bir seçenek. Kurban Bayramı yaklaşırken hem sağlığını korumak hem de geleneksel tatlardan vazgeçmek istemeyenler için sevindirici bir haber geldi. Uzman Diyetisyen Elif Melek Avcı Dursun, rafine şeker içermeyen ve doğal malzemelerle hazırlanan ev baklavası tarifini kamuoyuyla paylaştı. Klasik baklavanın aksine beyaz un ve şeker kullanılmadan hazırlanan bu özel tarifte, tam buğday unu ve doğal hurma şurubu öne çıkıyor. Hem sağlıklı hem de lezzetli olan bu tarif, bayram sofralarında hafif ama tatmin edici bir alternatif sunuyor.
İşte şekersiz ev baklavasının tarifi:
Hamur Malzemeleri:
-2 adet yumurta
-1 çay bardağı yoğurt
-1 çay bardağı zeytinyağı veya avokado yağı
-1 çay kaşığı karbonat (birkaç damla limonla aktive edilir)
-1 tatlı kaşığı sirke
-2,5–3 su bardağı tam buğday unu (kontrollü eklenir)
-Bir tutam tuz
İç Harcı:
-1 su bardağı ince çekilmiş ceviz içi veya fındık
-1 tatlı kaşığı tarçın (isteğe bağlı)
Üzeri İçin:
-2 yemek kaşığı tereyağı + 2 yemek kaşığı zeytinyağı (eritilmiş)
Şekersiz Şerbet:
-1,5 su bardağı su
-8–10 adet çekirdeği çıkarılmış hurma
-1 tatlı kaşığı bal (isteğe bağlı)
-1 çay kaşığı limon suyu
-1 küçük çubuk tarçın (isteğe bağlı)
Hazırlık Aşamaları:
- Tüm hamur malzemeleri karıştırılarak yumuşak, ele yapışmayan bir hamur yoğrulur ve 10–15 dakika dinlendirilir.
- Hamur 12–16 bezeye ayrılır, nişasta yardımıyla her beze incecik açılır.
- 6–8 kat yufka, aralarına az yağ sürülerek tepsiye yerleştirilir.
- Cevizli harç yayılır, kalan yufkalar da aynı şekilde dizilir.
- Baklava dilimi şeklinde kesilir, üzerine eritilmiş yağ gezdirilir.
- Önceden ısıtılmış 170°C fırında 30–35 dakika pişirilir.
- Hurma, sıcak suyla yumuşatıldıktan sonra blenderdan geçirilir, limon suyu ve tarçınla kaynatılarak şerbet hazırlanır.
- Ilık şerbet, fırından çıkan sıcak baklavanın üzerine dökülerek tatlı tamamlanır.
Tarifin öne çıkan özellikleri:
-Rafine Şekersiz:Tatlandırıcı olarak yalnızca kuru hurma püresi ve isteğe bağlı az miktarda bal kullanılıyor.
-glisemik yükü düşük:beyaz un yerine tam buğday unu tercih edilerek kan şekerini daha az etkileyen bir içerik oluşturuluyor.
-Kalp Dostu Yağlar:Tereyağı ile birlikte zeytinyağı veya avokado yağı kullanılarak dengeli bir yağ profili elde ediliyor.
-Doğal ve Geleneksel:Tarçın ve ceviz/fındık ile geleneksel aromalar korunurken, işlenmiş ürünlerden uzak duruluyor.
Her dilim sadece 120–130 kalori
Yaklaşık 20 dilim çıkan bu tarifte her dilim ortalama 120–130 kcal. Bayramda tatlı tüketimini kontrol altında tutmak isteyenler için ideal bir seçenek sunuyor. Ölçülü porsiyonlarla hem tatlı ihtiyacı gideriliyor hem de sağlıklı yaşam tarzı destekleniyor.
Uzman tavsiyesiyle hazırlandı
Uzman Diyetisyen Elif Melek Avcı Dursun’un bu tarifi, yalnızca lezzetiyle değil, aynı zamanda besin değeriyle de dikkat çekiyor. Şekerden uzak durmak isteyen bireyler, diyabet hastaları veya sağlıklı beslenmeye özen gösterenler için güvenilir bir alternatif oluşturuyor.

Duşta yapılan idrar büyük hata! Uzmanı uyardı: ‘Yıllar içinde böbrekleri bitiriyor’
Byadmin
Duşta idrar yapma, birçok kişinin farkında olmadan benimsediği bir alışkanlık olabilir. Ancak sağlık uzmanları bu davranışın ciddi sağlık problemlerine yol açabileceğini belirtiyor. Amerikalı ürojinekolog Dr. Teresa Irwin de duşta idrar yapma alışkanlığı hakkında takipçilerine uyarılarda bulundu.

Dondurma tüketirken sakın bu hayatı yapmayın!
Byadmin
Yaz aylarının vazgeçilmezi dondurmanın yanlış tüketimi ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir. Diyetisyen Edanur Usta, glikoz şurubu ve doymuş yağ içeren dondurmaların insülin direnci ve obezite riskini artırabileceğini belirterek, dondurmanın çözüldükten sonra tekrar dondurulmaması gerektiğini vurguladı.